Kısayollar:

10 Ekim 2012 Çarşamba

Büyük Orman Ülkesi..

“Cırt! Cırt!” ve bir “Cırt!” daha. Sıra arkadaşım sürekli kağıt yırtıyordu. Sıkıntıdan yaptığını düşündüm. Ama dayanamayıp sordum. Sorduğum anda yırttığı kağıtları avuçlayıp suratıma püskürttü. Nedenini anlayamadım. Bir şeyler fısıldadı. Ben de umursamayıp defterime döndüm.. Bir süre sonra yine yırtılma sesleri geldi. Arkadaşımın olduğu yere baktım. Ortada büyük bir gariplik vardı. Ses ondan gelemezdi; çünkü arkadaşım ortada yoktu. Ürperdim. Sesler devam ediyordu. Çevreme baktım. O an duvarların yavaş yavaş yırtıldığını gördüm. Diğerleri olanlardan habersiz gibiydi. Duvarlar gittikçe daha fazla yırtılıyordu. Tamamen yırtıldığında ne olacağını beklerken düşündüm. Az önce yanımda duran kimdi? Normal bir öğrenci olmadığı kesindi. Peki bu gizemli kişi nereden gelmişti ve neden beni seçmişti? Neden onun yanında oturan talihli (!) bendim? Yoksa o mu özellikle yanıma oturmuştu? Ben bu sorularla meşgulken duvarlar da yırtıldı, yırtıldı ve sonunda duvar kalmadı. Ortalık ışığa boğuldu. Işık o kadar parlaktı ki, gözlerimi kapatmak zorunda kaldım. Gözlerimi tekrar açtığımda bir şok daha yaşadım. Ortada bir şey yoktu.. Tam anlamıyla YOKTU. Ne sınıf, ne insanlar, ne de benim dışımda yaşadığımız dünyaya ait herhangi bir şey. Sadece boşluk vardı. Ürpertici, can sıkıcı bir boşluk.. Bunca olanlara rağmen bir tepki vermediğime şaşırdım. Etrafa baktım. Kendi çevremde 360 derece döndükten sonra karşımda o yabancı belirdi. Soğuk, ifadesiz bir yüzü vardı. Baktığım şey insan görünümlü, iri bir ağaçtı. Saatlerce konuşmadan birbirimize bakacakmışız gibi görünüyordu. Bunu değiştirmek için “Sen kimsin?” diye olağanüstü ilginç (!) bir soru sordum. “Benim adım Ağaç.” dedi. “Büyük Orman Ülkesi’nin muhafızıyım.” Sonra “Ben neden buradayım?” diye bir soru yönelttim. “Çünkü kötü Balta bütün kardeşlerimi bir hiç uğruna yok ediyor. Kâğıt ve yazı kullanılmayan bir yerde kağıt üretmek için onları kullanıyor. Daha önce kestiklerini de geri dönüştürmüyor. Böyle devam ederse kısa bir süre sonra Büyük Orman Ülkesi yok olacak.” Anlattıklarına üzülmüştüm. “Ben ne yapabilirim ki?” dedim. “Sen ağaç değilsin. Balta’ya yaklaşabilirsin. Seni kullanacak bir şeyi olmadığı için sana zarar vermez. Onunla konuş. Belki kötü kalbi biraz yumuşar ve bizi rahat bırakır.” Çok çaresiz görünüyordu. “Sanırım yapabilirim. Ama önce ürettiği kâğıtları ne yapacağını öğrenmeliyim.” diye onu yüreklendirmeye çalıştım. Ben bunu söyledikten sonra bir gümbürtü koptu. Kalın bir ses “Hoş geldin yabancı.” dedi. “Benim gibi güçlü biriyle konuşmak pek iyi bir fikir değil.” diye ekleyince konuşanın Balta olduğunu anladım. “Ne istiyorsun?!” diye bağırdım. “Kâğıtlarımı verebilecek birilerini arıyordum. Sen bir insan olarak dünyandan çıkıp buraya geldin ama kâğıtlarımı almazsın. Geldiğin yol hâlâ açık. Oradan senin dünyana ulaşıp kâğıtlarımı satacağım diyeyim.” “Bunu yapamazsın!” dedim. O da “Yaparım!” dedi ve her taraf karardı..“Hey! Küçük hanım broşürümü verecek misiniz artık?” Birden irkildim. “Elimde duran okulda düzenlediğimiz ağaç kampanyası broşürlerine baktım. Sonra “Çok özür dilerim efendim, dalmışım.” diyerek adama istediğini verdim. Tam yoluna devam edecekken, balta şekilli yaka iğnesi parıldayıverdi…