Kısayollar:

20 Ocak 2013 Pazar

Alaycı Kuş'tan Sonra..

Oyunlar bitmiş, Capitol devrilmişti ve Peeta yanımdaydı. Tüm bunlar oldu diye hayatımı mükemmel mi sanıyorsunuz? Prim artık yok, annemi yakın bir zamanda kaybettik ve ben her gün kabuslar görüyorum. Oyunlarla, isyanla ilgili dehşet verici kabuslar.. Tüm o ölen insanları, Rue'yu, hatta Gale'i bile görüyorum. Sahi, o şimdi ne yapıyordur acaba?.. Her neyse.
Bugün her zamanki gibi yatakta Peeta'ya sarılmış bir şekilde uyandım. Benim uyandığımı görünce gülümsedi. Bense ona daha sıkı sarıldım. Bunu hep yapıyordum çünkü onu hep elimden yine alacaklarmış gibi hissediyordum. Onu ve geri kalan tüm sevdiklerimi.. Düğün Çiçeği'ni bile fırsat buldukça okşamaya başlamıştım. Bana Prim'i hatırlatıyordu ve bu berbat bir şeydi ama Prim hala benimleymiş gibi hissettiren tek şey bu yaşlı çirkin kediydi. Peeta'nın yüzüne baktım. Kıpkırmızı olmuştu. Sarılırken fazla sıkmış olmalıydım. Gülerek "Affedersin." dedim. O da "Sorun değil, tatlım." dedi. 'Tatlım' kelimesini beni gıcık etmek için söylediğini biliyordum. Bu, 74. Açlık Oyunları'ndan kalan bir şeydi. Tanrım, aradan ne kadar zaman geçmişti! 10 yıl mı? Hatırlamıyordum..
O sırada kapı çaldı. Babamdan miras kalan ceketi üzerime geçirdim ve kapıya koştum. Kapıyı açtığımda karşılaştığım tanıdık yüz, başımın dönmesine yetip, artmıştı bile..
Şaşkınlıktan kekeleyerek konuştum. "G...Gale?"
Gale ise gayet sakin ve neşeliydi. "Merhaba Katniss. İçeri almayacak mısın?"
Kapının önünden çekildim. Gale'in arkasından çok güzel ve şık bir bayan da içeri girdi. Kadına bön bön baktığımı gören Gale, "A, o mu?" dedi, "O benim eşim, Clarisse."
O an beynimden vurulmuşa döndüm. Aramızda olan onca şey, Prim'in ölümü ve birbirimizin yüzünü bile görmeden geçen 10 yıl.. Şimdi de Clarisse mi?! Clarisse mi?!! İkisini birden pataklamak istiyordum. Okum neredeydi?
"Hiç değişmemişsin Catnip." dedi Gale gülerek.
O sırada çocuklarım içeri daldılar. "Bunlar da kim, anne?"
"Clarisse ve eşi." dedim dişlerimi sıkarak.
Gale'in yüzü değişti. Bu beklenmedik öfkem onu da şaşırtmış olmalıydı. Neden bu kadar tepki verdiğimi ben de bilmiyordum. Gale'in başkalarıyla beraber olabileceği gerçeğini uzun zaman önce kabullenmiştim. Peeta ile evliydim ve iki çocuğum vardı. Neyin peşindeydim?
Peeta da içeri girdi. "Aman Tanrım! Gale? Uzun zaman oldu."
Peeta'yı görünce kendime geldim. Büyük aptallık ettiğimi anladım ve Gale konusunu tamamen kapattım.
İzin isteyip mutfağa gittim. Misafirlerime sincap pişirecektim. Ve evet, hala ormana gidip sincap avlıyordum. Alışkanlık işte. Biraz da özlem..

Yemek yedikten sonra biraz sohbet ettik. Gale büyük inşaatlar yaptığını söyledi. Tuzaklar kuran biri için sanırım en uygun işi bulmuştu. Clarisse için bir inşaat yaparken tanışmışlar. Bunları anlatırken gözlerinin içi gülüyordu. Sanırım eşini çok seviyordu. Onu böyle görünce ister istemez mutlu oldum. Sonra Clarisse'e döndüm. Gale'e benziyordu. Güçlü, hırslı ve sevecen.
Sanırım fazla süzmüş olacağım ki Clarisse birden, "Bir sorun mu var?" dedi biraz çekingen bir tavırla. Onun sesiyle düşüncelerimden sıyrıldım ve "Hı? Yok. Hayır hayır. Ben.. Şey." gibi bir şeyler dedim. Peeta da aniden yeni açtığımız fırından bahsetmeyi kesti. Ben de duruma bir çözüm bulup "Ormanda yürüyüş yapmaya ne dersiniz?" diye sordum. Hep bir ağızdan onayladılar. Sonra kendimizi dışarıda bulduk.

Peeta'nın elinden tutmuş, yürüyordum. Gale biraz önden gidiyordu. Çocuklar da Clarisse'in peşindeydi. Gale aniden bağırdı, "Hey, Catnip! Şuraya bak." Parmağının işaret ettiği yöne baktım. Birkaç ağaç yanıyordu. Hemen oraya koştuk. Şansımız vardı ki yangın, su kaynağına yakındı. El birliği ile söndürdük. Çok kayıp yoktu. Sadece bir-iki ağaç yanmıştı. Ama yangının sıcaklık gibi doğal etkenlerden kaynaklanması imkansızdı. Biraz etrafa bakındım. Toprağa gömülmeye çalışılmış gibi görünen bir çakmak vardı. Çakmağı elime aldım ve biraz göz attım. Üstündeki sembole bakınca ise bayılacak gibi oldum. Elimdekini hemen yere attım. Peeta neler olduğunu sordu. Bense yere çökmekle yetindim. Durumumun iyi olmadığını gördü ve yanıma geldi. Gale ve Clarisse de gelmişti. Peeta çakmağı eline aldı. Onun da yüzünün bembeyaz olduğunu gördüm. Sembolü diğerlerine gösterdi ve "Umarım sadece bir tesadüftür." dedi.
Gözlerim karardı. Doğru düşünemiyordum. En kötü kabuslarımın kaynağı Capitol'ün sembolüne bakıyordum. Yıllar sonra.. Burada; Peeta, Gale ve ben.. Üçümüzün buluştuğu yerde.. Capitol yeniden karşımızdaydı. Bu nasıl bir tesadüftü? "Bu bir tesadüf değil." dedim Peeta'ya. O sırada Clarisse başka bir duman gördü. Oraya gittik. Bu sefer daha çok ağaç ve daha çok çakmak vardı. Biri bizimle oyun oynuyordu. Çocuklara eve gitmelerini söyledim. Son olarak bir duman daha gördük. Oraya da gittik. Yine aynı. Daha çok ağaç ve çakmak. Aklıma Rue ile oyunlarda kariyerlere kurduğumuz tuzak geldi. Yoksa sırada.. "Aman Tanrım! Peeta! Derhal eve gitmeliyiz!" Peeta da anlamış olacak ki, "Çocuklar!" dedi.
Bu sefer eve koşmaya başladık. Giderken çocuklara rastlamadık. Eve varmış olmalılardı. Yanık kokusu alıyordum. Giderek endişelenmeye başlamıştım. Hızımı arttırdım.
Eve diğerlerinden önce varmıştım. Yani evden geri kalanlara.. Tahminimde haklı çıkmıştım. Biri bize çok kötü bir oyun oynamıştı. Çocuklar ortada yoktu. Düğün Çiçeği ve etraftaki herkes, her şey de öyle. Bu sefer fena çuvallamıştım. Gözümden birkaç damla yaş süzüldü. Peeta yanıma gelince ona sarılıp ağlamaya başladım. Gale ve Clarisse de gelmişti. Gale'in "Çok üzgünüm, Katniss." dediğini duydum. Bir süre öyle kaldım. Kafam çok karışıktı. Bütün olaylar zincirleme bir şekilde gerçekleşmiş ve beni en hassas yerimden vurmuşlardı. Bağırmak, düşmanlara lanetler okumak istiyordum. Yaptıkları onca şey, öldürdükleri onca insan yetmemiş miydi?
Kendine gel dedim içimdeki zavallıya. Aklıma bir şey gelmişti. Ben bir avcıydım. İz sürebilirdim. Şansım vardı ki, ok ve yayımı ormana giderken yanıma almıştım. Hızla ormana yöneldim. İçimdeki öfke ve nefret yeniden alevlenmişti. Diğerlerinin arkamdan seslenmelerini duymazdan gelerek son dumanı gördüğümüz yere gitmeye başladım. Bunu yapanı bulacaktım. Madem Capitol yandaşları yeniden güçlenmiş olarak karşımızdaydı; o zaman onlar da karşılarında daha güçlü bir Alevler İçindeki Kız bulacaklardı.

Olanlara inanamıyordum. Ölen tüm o insanlar.. Her şey boşuna mıydı? Bunları düşünürken gideceğim yere vardım. Değişen bir şey yoktu. Peeta, Gale ve Clarisse nefes nefese kalmış bir şekilde arkamdaydılar. Bir arama ekibi misali, ipucu bulmak için ayrıldık. Arama ne kadar sürdü bilmiyorum. Ama epey yorulmuştum. Yanık ağaçlar ve çakmaklar dışında hiçbir şey yoktu. Diğerleriyle ayrıldığımız noktadan epey uzaklaşmıştım. Sanırım iz sürme fikri, ortalıkta hiçbir iz olmadığı için işe yaramayacaktı. Geri dönmeye karar verdim.
Peeta'yı görmüştüm. Ona seslendim. Tam yanına giderken sivri bir şeye bastım. Aniden durdum ve eğilip baktığımda bunun bir güle ait büyükçe bir diken olduğunu gördüm. Ama asıl ürkütücü durum bu değildi. Bastığım gül, ormanın ortasında kurdeleyle bağlanmış ve üzerine bir not iliştirilmiş beyaz bir güldü..
Beyaz gül.. Başkan Snow.. Üzerinde bir not.. Her şey yeterince kötü değildi sanki.. Snow pisliğini en son gördüğümde okumu ona doğrultmaktan vazgeçmiş ve Coin'i öldürmüştüm. Sonra öksürük krizine girmişti. Sanırım sonunda ölmüştü. Ama şimdi beyaz gül yeniden karşımda, üzerindeki notla bana bakıyordu. Aniden durup, öylece kaldığımı gören Peeta yanıma geldi. Gülü ona verdim ve notu okudum; "Capitol'ü yenebileceğini sanan isyancılar aniden, sonunda yok olacaklar yeniden."
O an vücudumdaki tüm kanın çekildiğini hissettim. Capitol ve Başkan Snow izindekiler bize apaçık bir şekilde meydan okuyorlardı. Peeta'ya baktım. Sırıtıyordu. Bir an kafayı yediğini sandım. "Kağıdın arkasını çevir." dedi. Sonra gülmeye başladı. Sinir olmuştum. Arkadaki yazıyı okudum. Yüzüm allak bullak olmuş olacak ki, Peeta kahkaha atmaya başladı. "Kaçsan iyi olur." dedim ve çocuklarımla, Gale ve Clarisse'in de Peeta'nın peşinden koştuğunu gördüm. Onları kovalarken okumu çıkardım. Kağıttaki 'Şakalandın!' yazısını okun ucuna takıp; oku, şaka için hazırlanmış stüdyo evin kapısına attım. Sonra yavaşlayıp durdum. Onlara günlerini gösterecektim. Ama ben de gülmeye başladım. Yanıma geldiler. Uzun zamandır bu kadar mutlu olmadığımı düşündüm. O an, hayatımın en güzel anıydı. Sevdiklerimle birlikte, güvendeydim..

Yazarın Notu: Açlık Oyunları olağanüstü fakat bir o kadar da dramatik bir hikaye. Suzanne Collins ile bir anlaşma yaptık ve bu kısa yazının okurları tatmin edeceğini düşündük. Sorunların çözüldüğünü, karakterlerin mutlu olduğunu görmenin biz Tribute'leri ne kadar memnun edeceğini anladık. Hikayeyi beğendiğinizi umar, şansın sonsuza dek sizinle olmasını dilerim..

(Benim için ilginç bir çalışma oldu. Fotoğraf bana aittir. Okuyan herkese teşekkürler <3)